Osmanlıların Klasik Döneminde Yüksek EÄŸitim
(Medreseler)
Esra OÄŸul'un Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığında Kur’an Kursları-Toplumsal Boyut adlı Y.Lisan Tezinden (Osmangazi Ünv.: 2017) kısaltılarak alınmıştır.
Medreselerin Ortaya Çıkışı
Ä°slâmî ilimlerin tedrisi Peygamber döneminde Suffe’den baÅŸlayarak birkaç asır boyunca ağırlıklı olarak mescid ve camilerde yapılmış, fakat zaman gelmiÅŸ, cami dışında ve müstakil bir eÄŸitim öÄŸretim kurumu olarak medrese ortaya çıkmaya baÅŸlamış ve Ä°slam eÄŸitim tarihindeki yerini almış, ondan sonra da medrese Ä°slam dünyasının en temel ve geleneksel eÄŸitim-öÄŸretim kurumu haline gelmiÅŸtir.
​
Ä°lk medresenin ne zaman açıldığı hakkında görüÅŸ birliÄŸi bulunmamakla birlikte medrese denilince daha çok, Alparslan’ın ve oÄŸlu MelikÅŸah’ın veziri olan Nizamülmülk tarafından NiÅŸabur ve özellikle BaÄŸdat’ta açılan Nizamiye Medreseleri akla gelmektedir. Nizamülmülk, ülkenin farklı ÅŸehirlerinde medreseler yaptırmış ve bunların devamını saÄŸlamak adına vakıflar kurdurmuÅŸ, böylelikle hoca ve öÄŸrencilerin geçim endiÅŸesi taşımaksızın ilimle uÄŸraÅŸması saÄŸlanmıştır. Medreseler, öÄŸrencilerin barınmaları için yurtlar, araÅŸtırmalar için kütüphane, yemek için aÅŸevi gibi sosyal yardım kurumlan ile tam bir külliye, bugünkü deyimiyle kampus olmuÅŸlardır.
Prof. Dr.Mustafa Öcal'ın Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Din EÄŸitimi (Dergâh: 2017) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Osmanlı Devleti’nin eÄŸitim ve öÄŸretim kurumlarının esasını sıbyan mektepleri ve mekâtib-i ibtidaîden sonra medreseler oluÅŸturmaktaydı. Medreseler asırlarca devletin yegâne ve rakipsiz eÄŸitim ve öÄŸretim kurumu olarak faaliyetlerini devam ettirmiÅŸtir. Medreseler, orta ve yüksek seviyede eÄŸitim ve öÄŸretim yaptıran kurumlardı.
​
Medreseler, genellikle devlet adamları veya maddi imkânı olan, ilim ve irfana inanmış bazı ÅŸahıslar tarafından yaptırılmakta idi. Devamlı açık ve kullanılabilir vaziyette olması, gerektiÄŸi zaman bakım ve onarımının yapılması, müderrislerin ücretlerinin ödenmesi, talebeye burs verilmesi ve diÄŸer giderlerinin karşılanabilmesi, ilmî faaliyetlerini kesintisiz sürdürebilmesi için de her bir medreseye vakıflar tesis edilmiÅŸti.
​
Medresede en üst seviyede görev ifa eden hocaya, zamanımızdaki karşılığı profesörlük olan “müderris” denilmekteydi.
​
Bursa Dönemi
Ä°lk Osmanlı medresesi Orhan Gazi zamanında kurulmuÅŸtur. Orhan Gazi Ä°znik’i fethettikten bir yıl sonra 1330’da bir manastırı medreseye çevirerek ilk Osmanlı medresesini burada kurmuÅŸtur. Ä°lk müderris olarak Davud-ı Kayseri atanmıştır. Orhan Gazi ayrıca Bursa’da da bir kiliseyi medreseye çevirmiÅŸ, bu da Manastır Medresesi olarak anılmıştır.
​
Kendisi, oÄŸlu Süleyman PaÅŸa ve Lala Åžahin PaÅŸa gibi devlet ümerası tarafından yaptırılanlarla Orhan Gazi zamanında toplam 11 medrese inÅŸa edilmiÅŸtir.
​
I. Murad (Hüdâvendigâr) zamanında Çandarlı Hayreddin PaÅŸa Ä°znik’te bir Dâru’l-Hadis yaptırmıştır ki bu Osmanlı Devleti döneminde açılan ilk Dâru’l-Hadis olarak bilinmektedir.
​
Yıldırım Bayezid zamanında 1399 tarihinde Bursa’da Dâru’t-Tıp/Dâru’ÅŸ-Åžifa açılmıştır.
​
Bursa’daki medrese sayısı bu dönemde 21’e ulaÅŸmıştır. Ä°stanbul’un fethinden önce bir süre baÅŸkent yapılan Edirne’de Çelebi Mehmed devrinde 2, II. Murat döneminde 9 yeni medrese yapılmıştır. Ayrıca II. Murat burada bir de Dâru’l-Hadis yaptırmıştır.
​
I.Murat zamanında 8, Yıldırım Bayezid zamanında 20, Çelebi Mehmed zamanında 7, II. Murat zamanında 37 ve bir medrese de “fetret devri” olarak bilinen Yıldırım Bayezid’in oÄŸullarınca taht kavgası yapıldığı dönemde olmak üzere (Yıldırım Bayezid dönemiyle birlikte) toplam 73 medresenin öÄŸretime baÅŸlatıldığı tespit edilmiÅŸtir. Orhan Gazi zamanında yapılan 11 medrese ile birlikte toplam 84’e ulaÅŸan medreseden 53’ü Anadolu’da, 29’u Rumeli’de, 2’si ise Kudüs’te inÅŸa edilmiÅŸlerdir.
​
Enderun Mektebi
Bu dönemde açılan bir de Enderûn Mektebi vardır. “Daha çok mülkî ve askerî yöneticilerin yetiÅŸtirildiÄŸi bu mektep, Osmanlı merkez ve taÅŸra bürokrasisinde gerekli insan gücü kaynağını oluÅŸturmak gayesiyle kurulmuÅŸtur.
​
Daha önce hiçbir devlette benzeri ve örneÄŸi olmayan Enderûn Mektebi’nin ilk defa I. Murat (Hüdâvendigâr) zamanında kurulduÄŸunu kaydeden araÅŸtırmacılar vardır. Buna göre; “Enderun” adlı askerî mektep, Sultan Murad Hüdâvendigâr döneminde Edirne saray içinde, orduya ve saraya baÄŸlı devlet adamı yetiÅŸtirmek amacıyla Osmanlı-Türk dehasının çok orijinal ve ilginç bir buluÅŸu olarak kurulmuÅŸtur.
​
Bu mektep, “Osmanlı Devleti’nin güç ve kudretini korumaya kabiliyetli bir “kapıkulu” sınıfı yetiÅŸtirmek için çeÅŸitli adlarda, muhtelif kademelerde eÄŸitim ve öÄŸretim faaliyeti yürütüyordu. Talebelerinin (Gılman), “Acemi OÄŸlanlar” arasından seçildiÄŸi ve eÄŸitim süresinin yedi-sekiz yıl devam ettiÄŸi bu mektep, Osmanlı eÄŸitim sisteminin elit kadro eÄŸitimi bölümünü meydana getiriyordu.
​
Enderûn, daha çok mülki ve askerî idareci yetiÅŸtiren bir kurum olarak XIX. yüzyıl baÅŸlarına kadar etkisini sürdürmüÅŸtür. Ancak bu dönemde Batı tarzında açılan mekteplerde yetiÅŸenlerin idarede söz sahibi olmaları karşısında Enderûn etkisini kaybetmiÅŸtir.
​
Fatih’ten Kanuni’ye (1451-1520)
Fatih Sultan Mehmet Ä°stanbul’un 1453’te fethinden sonra, medrese baÅŸta olmak üzere eÄŸitim ve öÄŸretim kurumlan Ä°stanbul’da yoÄŸunlaÅŸmaya baÅŸlamıştır. 1459’da Eyüp Medresesi faaliyete geçirilmiÅŸtir.
​
Fatih Sultan Mehmet, 1470 yılında sekiz medreseden oluÅŸan Sahn-ı Semân’ı (sekiz avlu) yaptırmıştır. Fatih ayrıca Sahn-ı Semân’ın bir sıra gerisinde sekiz de “Tetimme medreseleri” yaptırmıştır. “Tetimme tabiri, medrese müÅŸtemilatından olan binalar için kullanılan bir tabirdir. Tetimmeler, âlî (yüksek) tahsil veren Sahn medreselerinin tâlisi (ortası) yerinde idiler.
​
Fatih Sultan Mehmet tarafından kurulan Sahn Medreselerinin yanında bir de Dâru’ÅŸ-Åžifa yapılmıştı. Bu müessesenin mükemmel bir ÅŸekilde vazife icra etmesi için hiçbir masraftan kaçınılmamış.
​
Sahn-ı Semânın programını, Vezir Mahmut PaÅŸa ile Matematik ve Astronomi âlimi Ali KuÅŸçu ve Molla Husrev’in düzenlediÄŸinden bahsedilir. Sahn-ı Semân’da Tıp, Fıkıh (Ä°slâm Hukuku), Heyet (Astronomi) ve Ä°lahiyat okutuluyordu. Mezunları, hekim (doktor), fakih, fen adamı, maliye ve devlet memuru oluyorlardı.
​
Fatih’in 30 yıllık hükümdarlığı döneminde baÅŸta Ä°stanbul, Bursa ve Edirne olmak üzere devletin çeÅŸitli ÅŸehirlerinde 57 medrese inÅŸa edilip öÄŸretime baÅŸlatılmıştır.
​
Fatih’in oÄŸlu olan II. Bayezid (1481-1512) ise, Amasya ve Edirne’de birer medrese yaptırdığı gibi, Ä°stanbul’da 1501-1505 yıllan arasında kendi adıyla anılan semtte inÅŸa ettirdiÄŸi üç önemli külliye içerisinde medreseler, 1485’te Edirne’de bir de Bimaristan” inÅŸa ettirmiÅŸtir.
​
Bazı kaynaklarda verilen bilgilere göre; saltanat dönemi kısa olan Yavuz Sultan Selim (1512-1520) Trabzon, Edirne, Åžam ve Kahire’de birtakım imar hareketlerinde bulunmuÅŸtur.
​
Prof. Dr.Murat Akgündüz'ün Osmanlı Medreseleri (Beyan: 2012) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Bütün devlet teÅŸkilatında olduÄŸu gibi medreseler konusunda da bir dönüm noktası olan Fatih devrinde, hükümdarın yaptırdığı caminin iki tarafındaki sekiz yüksek medrese ile tetimmelerinden oluÅŸan Sahn-ı Seman Medreseleri sekiz sene süren bir inÅŸaattan sonra 1470’de tamamlanarak tedrise baÅŸlamıştır. 8 medrese, yüksek seviyedeki talebelere tahsis edilirken, alt derecesinde bulunan 8 Tetimmede belli dersleri okuyarak Sahn’a yükselmek isteyen “suhte” veya “softa”lar kalırdı. XIX. asrın ikinci yarısından itibaren Fatih Külliyesi’nin hastahane, tabhane, muvakkithane ve mektep gibi birimleri devre dışı kalmış ve sadece medreseler, faaliyetine devam etmiÅŸtir.
​
Sahn-ı Seman Medreselerinin açılmasından sonra medrese dereceleri HaÅŸiye-i Tecrid (Yirmili), Miftah (Otuzlu), Kırklı (Telvih), Hariç, Dahil ve Sahn olmak üzere beÅŸ aÅŸamada telakki edilmiÅŸti.
Deniz AÅŸkın'ın Türkiye'de Åžark Medreseleri ve Seydalar (Nobel: 2018) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Fatih dönemimde düzenli bir yapıya kavuÅŸturulan ve 19. yüzyıla kadar süren Osmanlı Devleti’nin kurumsallaÅŸan medrese sistemi ÅŸu aÅŸamaları kapsamaktaydı:
-
HaÅŸiye-Tecrid: OrtaöÄŸretimin en alt kademesi olarak kabul edilen bu kurumda daha çok Arapça gramer, mantık, din bilimleri, astronomi, geometri ve belagat dersleri okutulmuÅŸtur. Ayrıca bu medrese kademesinde Nasreddin Tusi’nin Tecrid adlı kitabı temel eser kabul edildiÄŸinden bu medreselere Tecrid medreseleri de denilmektedir. Bununla birlikte, Osmanlı medreselerinde müderrislerin almış olduÄŸu maaÅŸlar medresenin niteliÄŸini ve önemini gösterdiÄŸi ve bu medreselerde ders veren müderrislerin günlüÄŸü 20 akçe olduÄŸu için “Yirmili Medreseler” olarak da bilinmektedir.
-
Miftah: HaÅŸiye-tecrid kademesini bitiren bir öÄŸrenci bir üst kademe olarak miftah medreselerine gelir. Medrese kademesine miftah denilmesinin sebebi ise burada Maveraünnehir’de yetiÅŸen Sekkaki adlı bir müderrissin “miftah-ül ilm” adlı edebiyat kitabının temel eser olarak okutulmasıdır. Ayrıca burada eÄŸitim veren müderrisin günlüÄŸü 30 akçe olduÄŸu için bunlara otuzlu medreseler de denilmiÅŸtir.
-
Kırklı: Ä°sminden de anlaşılacağı üzere, müderrislerin günlüÄŸü 40 akçe olduÄŸu için kırklı medreseler denilmiÅŸtir. Telvih isminin kullanılması Sadeddin-i Teftazani’nin telvih adlı kitabının okutulmasından kaynaklanmaktadır.
-
Hariç elli: Müderrislerin günlüÄŸü 50 akçe olduÄŸu medreselerdir. Selçuklular döneminde bu medrese büyük oranda devletin yönetici kadrosunda bulanan vezir, Anadolu beylerinin aileleri sancak beyi ve emiri tarafından yapılmıştır.
-
Dâhil-i elli: Burada yine müderrislerin günlüÄŸü 50 akçedir. Bu medreseler genellikle Osmanlı padiÅŸahları ve onların aile fertleri tarafından yapılmıştır. Hariç-i elli den terfi yoluyla gelinebildiÄŸi bu medreseler içinde en meÅŸhuru, Fatih Sultan Mehmet tarafından yapılan Tetimme medreseleridir. Buraya terfi olan birisi artık Osmanlının en yüksek eÄŸitim kurumu olan Sahn-ı seman ’a gitmek için kendisini hazırlardı.
-
Altmışlı Medresesi: Fatih Sultan Mehmet’ten sonra II. Beyazıd, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde yukarıdaki medrese sistemine ek olarak altmışlılar medresesi de ilave edilmiÅŸtir
-
Sahn-ı Seman: Bu medreseler, Fatih Sultan Mehmet tarafından kurumsallaÅŸtırılmış ve onun döneminin en üst düzey eÄŸitim kurumu olmuÅŸtur. Bu medreselerde müderrislerin günlüÄŸü 50 akçe ve üzeri olarak belirlenmiÅŸtir. Bu nedenle buralarda ders veren medrese sisteminde günümüzde dahi önemini kuruyan Ali KuÅŸçu (günlük 200 akçe), Hatipzade Muhyiddin, Müfiti Ahmed PaÅŸa gibi önemli bilim adamları ders vermiÅŸlerdir. Bu medreselerde okutulan derslere bakıldığında ise çoÄŸunlukla dinî ilimlerden (tefsir, usulü fıkıh, kelam ve Arap dili) meydana gelmiÅŸtir. Sahn-ı Seman medreselerinin önemini arttıran diÄŸer bir özellik ise, bu kuruma öÄŸrenci hazırlayan bir nevi hazırlık sınıfı fonksiyonu gören tetimme medrseleri’nin kurulmuÅŸ olmasıdır. Bu durum bir anlamda Osmanlı Devleti’nin yönetimsel anlamda ihtiyacını karşılamaya dönük bir faaliyet olsa da devletin doktor ve diÄŸer soyut bilimler alanlardaki ihtiyacını karşılamada yetersiz kalmıştır. Kurumun bu ÅŸekilde eksik yanlarını gören Kanuni Sultan Süleyman, yaklaşık 70 yıl sonra o dönem için en yüksek eÄŸitim kurumu ve Sahn-ı Seman medreseleri ile eÅŸdeÄŸer olan Süleymaniye medreseleri’ni kurarak, ordunun doktor, cerrah, mühendis gibi eksik kalan eÄŸitimlerini tekmil etmiÅŸtir. Kanuni’nin eklediÄŸi bu eÄŸitim kurumu aslında Osmanlı'nın medrese eÄŸitim sisteminin geçirdiÄŸi son deÄŸiÅŸimi olmuÅŸtur.
Malumdur ki medreseye baÅŸlayan her bir öÄŸrencinin medresenin en üst aÅŸamasına kadar bütün kademeleri geçmesi mümkün deÄŸildir. Bu nedenle medreseler sistematik bir sıra ile öÄŸrencilerin geldiÄŸi aÅŸama dikkate alınarak, devletin farklı kademlerine görevlendirmekteydi. Bu ÅŸekilde en üst düzey medrese sistemine ulaÅŸmadan eÄŸitimini bitiren kiÅŸi kadı yardımcıları (naip) ya da kalemlere kâtip olarak atanabilirdi. DiÄŸer taraftan medrese eÄŸitimini en üst düzeyde bitiren kiÅŸiler ise daniÅŸment unvanını alıp ya bir müderris olarak yeni baÅŸlamasına mukabil taÅŸrada ya da merkezde üst düzey olmayan medreselerde göreve baÅŸlardı.
​
Bunların yanında, Osmanlı’da mesleki eÄŸitimde önemli bir yer tutan ve medrese eÄŸitiminden ayrı olan Enderun mektepleri de Osmanlı eÄŸitim sisteminde önemli bir yer tutmaktadır. II. Murat döneminde baÅŸlatılan bu sistem, Fatih Sultan Mehmet dönemi ile beraber önemli bir oranda geliÅŸtirilmiÅŸtir. Günümüz modern eÄŸitim sistemine benzer bir ÅŸekilde çeÅŸitli alanlarda nitelikli insan gücü yetiÅŸtirmeyi amaçlayan Enderun mekteplerinin öÄŸrencileri, ‘acemi oÄŸlanlar’ olarak tanımlanan Anadolu’nun farklı yerlerinde gayrimüslim ailelerden alınan ve devÅŸirilen çocuklardan oluÅŸmaktaydı. Buradaki öÄŸrenciler Fatih dönemine kadar imparatorluÄŸun ihtiyaç duyduÄŸu sanatlarda eÄŸitilirken, Fatih dönemi ile beraber devletin üst düzey nitelikli yönetici, bürokrat ve hatta vezirliÄŸe kadar yükselebilen kiÅŸilerin yetiÅŸtiÄŸi bir kurum hâline gelmiÅŸtir.
​
Prof. Dr.Mustafa Öcal'ın Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Din EÄŸitimi (Dergâh: 2017) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Kanuni Dönemi (1520-1566)
Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı Devleti coÄŸrafi bakımdan en geniÅŸ sınırlara ulaşırken, medreselerin sayısı da giderek çoÄŸalmıştır. Devletin geliÅŸme ve ilerlemede en hızlı olduÄŸu bu dönemde medreselerde Ä°slâmî ilimler yanında “ulûm-ı dâhile” denilen fen bilimleri de okutulmakta idi.
​
Kanuni tarafından Ä°stanbul’da yaptırılan ve “Süleymaniye Medreseleri” olarak bilinen medreselerle bu alanda zirveye ulaşılmıştır. Kanuni’nin kurduÄŸu medreseler; Medrese-i Evvel, Sani, Sâlis ve Râbî isimleriyle dört medrese, bir Tıp medresesi ve Dâru’ÅŸ-Åžifa ile Dâru’l-Hadis’ten oluÅŸuyordu.
​
Süleymaniye Medreseleri; Dâru’l-Hadis, Tıp, Riyaziye (Matematik), Din, Hukuk ve Edebiyat bölümlerinden oluÅŸmakta idi.
​
Süleymaniye Medreselerinin de tetitmmeleri vardı. Bunlar yaptırdıkları tahsile göre Ä°btidâ-i Hariç ve Ä°btidâ-i Dâhil (lise) mertebesinde idiler. Ä°btidâ-i Hariç ile medrese tahsiline baÅŸlanır, Ä°btidâ-i Dâhil’in ikmalinden sonra “Sahn”a geçilirdi. Sahn, yüksek tahsil medresesi idi. Sahn’ı bitiren yüksek tahsilini tamamlamış olurdu.
​
Süleymaniye Medreseleri içinde derece itibariyle en yüksek olan Dâru’l-Hadis idi.
​
Ä°stanbul da ilk Daru’l-Hadis Kanuni tarafından açılmış sonradan sayıları çoÄŸalmıştır. 1882’de yapılan bir tespite göre Ä°stanbul’da 11 (on bir) Dâru’l-Hadis bulunmaktadır.
​
Kanuni döneminde, yalnız Mimar Sinan’ın ‘baÅŸmimarlığı’ sırasında Ä°stanbul’da inÅŸa edilen medreselerin sayısı, altısı Süleymaniye Medreseleri olmak üzere 55’i bulmaktadır. XVII. asrın son çeyreÄŸi başında ise Ä°stanbul’daki medrese sayısının 126’ya ulaÅŸtığı görülmektedir. Fetihten XIX. asra kadar Ä°stanbul’da inÅŸa edilmiÅŸ bulunan medrese sayısı 500’ü aÅŸmaktadır.
​
II. Selim’den Tanzimat’a (1566-1839)
Kanuni’nin ölümü üzerine oÄŸlu II. Selim tahta geçmiÅŸtir. DiÄŸer padiÅŸahlar döneminde de birçok hayır eseri yanında yavaÅŸ terk edilmiÅŸtir. Bu durum, Osmanlı Devleti’nin gerilemesinin baÅŸlıca sebeplerinden birisini oluÅŸturmuÅŸtur.
​
Gerek ulûm-l dâhilenin program dışı bırakılması gerekse diÄŸer bazı uygulamalar neticesinde artık -geliÅŸen Avrupa karşısında Osmanlı Devleti’nde bir zafiyet hissedilmiÅŸtir. Devlet, o zamana kadar her bakımdan etkilediÄŸi Avrupa’dan artık etkilenme sürecine girmiÅŸtir.
​
Prof. Dr.Murat Akgündüz'ün Osmanlı Medreseleri (Beyan: 2012) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Fatih ve Kanuni devirlerinde yapılan bu iki esaslı düzenlemeden sonra medreseler, dini ilimler ile birlikte matematik, hendese ve tıp eÄŸitiminin yapıldığı merkezler haline gelmiÅŸlerdi. Daha sonra yaygın kanaate göre, medreselerden felÅŸefe ve riyaziye dersleri çıkarılıp fıkıh tedrisine ağırlık verilince XVI. asır sonlarından itibaren diÄŸer devlet müesseseleriyle beraber medreselerin de gerilediÄŸi sıkça tekrarlanmıştır. Burada siyasi sahadaki gerilemeyle müesseselerin de gerilediÄŸi ÅŸeklindeki bir görüÅŸün etkisiyle sonuca varıldığı açıktır.
​
Medreselerin tarihi beÅŸ devreye ayrılarak Fatih devrine kadar kuruluÅŸ, Sahn-ı Seman’ın yapılmasıyla geliÅŸim, Süleymaniye’nin yükselme safhasını teÅŸkil ettiÄŸi, ardından gelen XVII-XIX. asırlarda bozulma ve gerilemenin hakim olduÄŸu söylenerek beÅŸinci devrenin XX. asır baÅŸlarındaki ıslah çabalarını ve müessesenin kaldırılışını kapsadığı zikredilir.
​
XIX. asra gelinceye kadar medrese teÅŸkilatı Fatih ve Kanuni devirlerinde atılan temeller üzerinde büyük bir deÄŸiÅŸiklik olmadan devam etmiÅŸtir. Ibtida-i Hariç ile baÅŸlayıp Süleymaniye Darü’l-Hadisi ile sona eren on iki payeli medrese silsilesine, müderrislerin tayini ve terfileri esnasında riayet edilmiÅŸtir.