top of page
Tevhid-i Tedrisat Kanunu (1924)
mustafa-ocal.jpg

Prof. Dr.Mustafa Öcal'ın Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Din EÄŸitimi (Dergâh: 2017) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

(1924) Tevhid-i Tedrisat Kanunu

2 Mart günü 57 milletvekili, TBMM BaÅŸkanlığı’na tevhid-i tedrisatla ilgili kanun teklifini vermiÅŸtir. 3 Martta TBMM’ce Tevhid-i Tedrisat Kanunu teklifi kabul edilmiÅŸtir: 

  • Birinci madde ile; mevcut bütün ilmî/bilimsel kurumlarla eÄŸitim ve öÄŸretim kurumlan Millî EÄŸitim Bakanlığı’na baÄŸlanmıştır.

  • Ä°kinci madde ile; o dönemde mevcut Åžer’iye ve Evkaf Vekâletince yani din iÅŸleri ve vakıflarla ilgilenen Bakanlıkça idare olunan medreselerle, özel vakıflar tarafından idare olunan okullar Millî EÄŸitim Bakanlığı’na devredilmiÅŸ ve baÄŸlanmıştır.

  • Üçüncü madde ile; Åžer’iye ve Evkaf Vekâleti bütçesi içerisinde mektep ve medreselere ayrılan bütçe de Millî EÄŸitim Bakanlığı bütçesine nakledilmiÅŸtir.

  • Dördüncü madde ile; Millî EÄŸitim Bakanlığı’na; yüksek din uzmanları yetiÅŸtirmek amacıyla Dâru’l-Fünûn’da (ki, 1933’te Ä°stanbul Üniversitesi hâline dönüÅŸtürülmüÅŸtür) bir Ä°lahiyat Fakültesi açmak ve ayrıca imamlık ve hatiplik gibi dinî hizmetleri yapmakla görevli elemanların yetiÅŸmesi için de ayrı mektepler (imam ve Hatip Mektepleri) açmak görevi verilmiÅŸtir.

  • BeÅŸinci madde ile; o zamana kadar Millî Savunma Bakanlığı’na baÄŸlı olan askerî rüÅŸdî ve idâdilerle (askeri ortaokul ve liselerle) SaÄŸlık Bakanlığı’na baÄŸlı Yetim Evleri/YetiÅŸtirme Yurtlan da bütçeleri ve hoca kadroları ile birlikte Millî EÄŸitim Bakanlığı’na baÄŸlanmıştır.

 

Ancak bir yıl sonra, askerî okullar Millî EÄŸitim Bakanlığından ayrılarak tekrar Millî Savunma Bakanlığı’na devredilmiÅŸlerdir. 

​

Tevhid-i Tedrisat Kanununa Rağmen Medreselerin Kapatılması

Tevhid-i Tedrisat Kanununun tamamı bundan ibarettir. Herkesçe rahatça anlaşılacağı üzere Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile medreseler dâhil hiçbir eÄŸitim kurumu kapatılmamış, tamamının yönetim ve denetimi Maarif Vekâleti’ne verilmiÅŸtir. 

​

Tevhid-i Tedrisat Kanunu teklifini veren 57 ismin başında olan Hüseyin Vasıf (Çınar) ödüllendirilmiÅŸ ve kanunun yayınlandığı gün Maarif Vekili yapılmıştır.  Bunun üzerine Vasıf, 11 Mart 1924 günü ilgili makamlara gönderdiÄŸi telgraf emriyle kanunun ikinci maddesi gereÄŸi Maarif Vekâleti’ne baÄŸlanan medreseleri kapatmıştır. DiÄŸer okullara ise dokunmamıştır. 

​

Tamimde ifade edilenleri sadeleÅŸtirerek ve kısaltarak tekrar edersek: TBMM’nin 430 sayılı kanunun tevhid-i tedrisat esasına uygun olarak gönderilen maddeleri hemen tatbik edilmek üzere tamimen tebliÄŸ ederim: 

  1. Devletin bütçelerinde ve teÅŸkilatında kadrosu, öÄŸretim elemanları ve programları mevcut ve belli olan Ä°lmiye Medreselerinin eÄŸitim ve öÄŸretim faaliyetlerine müsaade edilemez. Onun için bu emir ulaşır ulaÅŸmaz vilayetinizin merkez, kaza ve köylerindeki bu gibi medreseler hemen kapatılacaktır.

  2. Kapatılan medreselerde mevcut öÄŸrenciler, o bölgedeki ilkokullarla lise veya —o dönemin okullarından— Ä°dadiyelerin ilk kısımlarına nakledilecektir.

  3. Medrese hocalarından arzu edenler okullara Din Bilgisi öÄŸretmeni olarak atanabilecektir.

  4. Son kanun (Tevhid-i Tedrisat Kanunu) gereÄŸi ilkokul seviyesindeki eÄŸitim-öÄŸretim Millî EÄŸitim okullarında yaptırılacağı için eski Dâru’l-Hilâfe medreselerinin hazırlık sınıfları da bu okulların sınıflarının karşılığı olduÄŸundan kaldırılmıştır. Burada öÄŸrenim gören öÄŸrenciler ilkokullara yahut lise ve Ä°dadilerin ilk kısmına nakledilmiÅŸlerdir. Bu mekteplerin hocalarından kanuni ÅŸartları haiz olanlar da öÄŸretmen olarak ilkokullarda görevlendirileceklerdir.

  5. Eski Dâru’l-Hilâfe Medreselerinin Ä°btidâ-i Hariç ve Ä°btida-i Dâhil kısımları Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun 4. maddesinin gereÄŸi imam ve hatip yetiÅŸtirmek üzere “Ä°mam ve Hatip Mektebi” olarak muhafaza edilmiÅŸtir. Ders programları ve kadroları hazırlanmaktadır. Medâris-i Ä°lmiye’nin Ä°btidâ-i Hariç ve Ä°btidâ-i Dâhil kısımları öÄŸrencilerinden arzu edenler Ä°mam ve Hatip Mektebine geçiÅŸ yapabileceklerdir.

  6. Bu emirler derhâl uygulanarak sonuçları Bakanlığa bildirilecektir.

 

Medreseleri kapatma kararıyla; Büyük Selçuklu Devleti’nden Anadolu Selçuklularına, ondan da Osmanlı Devleti’ne intikal eden en köklü eÄŸitim kurumumuz tarihe mal edilmiÅŸtir. Büyük Selçuklu Devleti döneminde BaÄŸdat’ta m. 1067 yılında tam teÅŸekküllü medrese olarak öÄŸretime baÅŸlatılan Nizamiye Medreselerinin tarihini esas alırsak 857 yıllık, ilk Osmanlı medresesi olarak 1330 yılında Ä°znik’te açılan Ä°znik Orhaniye’nin tarihini esas alırsak 594 yıllık eÄŸitim kurumumuz bir çırpıda yok edilmiÅŸtir. 

​

Kapatılan Medrese Sayısı

Diyanet Ä°ÅŸleri eski baÅŸkanlarından Ahmet Haindi Akseki’ye göre; o yıllarda faal olan 465 medrese kapatılmıştır.  Maarif Vekili Vasıf, gerek mecliste gerek basın mensuplarının huzurunda, medreseleri kapatma kararına karşı çıkanlara cevap verirken 479 medresede 18 bin öÄŸrencinin olduÄŸunu ifade etmiÅŸtir.

​

Medreselerin Kapatılma Gerekçesi

Tevhid-i Tedrisat Kanunu hiçbir mektebi veya medreseyi kapatmamıştır. Kanunun metni açıktır; medreseler dâhil bütün okulların yönetim ve denetimi Maarif Vekâleti’ne devredilmiÅŸtir. Medreseyi Maarif Vekili Vasıf kapatmıştır. Peki ama daha kanunun yürürlüÄŸe girmesinden beÅŸ gün sonra Maarif Vekili nasıl veya hangi yetki ile medreseleri kapatabilmiÅŸtir? Üstelik medreseleri kapattıktan sonra ÅŸöyle bir açıklaması dönemin basınında yer almıştır; 

“On altı bin asker kaçağının ocağını söndürdüm. Bundan duyduÄŸum zevk, millî mücadelenin o heyecanlı devirlerinde duyduÄŸum en yüksek zevklerden daha büyüktü.”

​

Vasıf’ın medreseleri kapatmaktan dolayı duyduÄŸu sevinci ifade eden bu sözleri tepki almış ve ciddi eleÅŸtirilere maruz kalmıştır. 

​

Kapatma kararı bilhassa TBMM’de Maarif Vekâleti ve Diyanet Ä°ÅŸleri ReisliÄŸi bütçelerinin görüÅŸüldüÄŸü esnada çok ÅŸiddetli tartışmaların yaÅŸanmasına sebep olmuÅŸtur. Maarif Vekili Hüseyin Vasıf, medreseleri kapatma kararına karşı çıkanlara cevaben özetle ÅŸunları dile getirmiÅŸtir: 

Ä°lk asırlarda medreseler çok iyi elemanlar yetiÅŸtirmekle birlikte son asırlarda medeniyetin, ilmin, fennin devamlı geliÅŸmesi karşısında yetersiz kalmıştır. Üstelik bugünkü durumda medresede mevcut talebe için iki yol vardır. Biri; askerlikten kaçmak, diÄŸeri medreseye ismini kaydettirerek dışarıda sanatla iÅŸtigal etmektir... Bugün vilâyet, kaza ve köylerde mevcut 479 medresede 18 bin talebe kayıtlıdır. Bunun ancak altıbin küsuru medreseye devam etmekte geri kalanı ise medresede kayıtlı olduÄŸu halde dışarıda çalışmaktadır.

​

Bütün bu açıklamalardan sonra ÅŸu soruyu sormamız gerekmektedir; acaba medrese talebeleri gerçekten asker kaçağı mı idi? 

​

Bu soruya cevap vermeden önce ÅŸu açıklamayı yapalım. Evet, Osmanlı Devleti döneminde medrese ve mektep (okul) öÄŸrencileri —zaruri olduÄŸu dönemler hariç— askerlikten muaf idi. Çünkü o zamanki yasalara göre istisnasız her erkeÄŸin askerlik yapması zorunlu deÄŸildi. Esasen bütün Ä°slâm Tarihi boyunca böyle olmuÅŸtur. Dayanağı ise; “Müminlerin hepsinin toptan sefere katılmaları doÄŸru deÄŸildir. Onların her kesiminde bir grup dinde (dinî ilimlerde) geniÅŸ bilgi elde etmek ve kavimleri (savaÅŸtan) döndüklerinde onları ikaz etmek için geride kalmalıdır. Umulur ki sakınırlar.” ayetidir. 

​

Cumhuriyet döneminde üniversite öÄŸrencilerinin veya mezunlarının belli ÅŸartlar dâhilinde ve belli bir zamana kadar askerlikten tecilli veya muaf oldukları gibi, o zamanki medrese talebesinin veya mezunlarının da muafiyet hakları vardı. Ancak buna raÄŸmen gerektiÄŸi zaman medrese ve mektepler öÄŸretime ara verebiliyor ve öÄŸrenciler de askere gidebiliyordu. Yukarıda buna dair kanun ve kararnameleri verdiÄŸimiz için burada bir daha tekrar etmeyeceÄŸiz. Ancak ÅŸunu ifade etmek isteriz:  Osman Erginin ifadesine ve yapılan bazı tespitlerden edinilen bilgilere bakılırsa, birinci dünya harbinin baÅŸlangıcında medreseler tatil edilmiÅŸtir. Talebelerin küçük yaÅŸta olanları memleketlerine gönderilmiÅŸ, yaÅŸları müsait olanlar yani 16 yaşın üzerindekiler askere alınmışlardır. Medrese binalarına ise yoksul kimselerle askerler yerleÅŸtirilmiÅŸtir. Harbin sonunda da talebeler tekrar medreselere dönmüÅŸlerdir.

​

Öte yandan TBMM’nden 1921’de çıkarılan Medâris-i Ä°lmiye Nizamnâmesi’nin gerekçe kısmında da bütün medrese talebesi ve müderrislerinin silah altına alındığından bahsedilmektedir. Ä°ÅŸte bütün bunlara raÄŸmen, medresede tahsillerine devam etmekte olan talebeler bizzat Maarif Vekilinin aÄŸzı ile “asker kaçağı” olarak nitelendirilmiÅŸ ve onların ocaklarının söndürülmesi ile iftihar edilebilmiÅŸtir. 

​

Son olarak ÅŸunu ifade etmek isteriz: ÖÄŸrenciler için askerliÄŸin tecili Cumhuriyet’in ilânından itibaren de devam etmiÅŸtir. TBMM’ce kabul edilen 100 no’lu kanunla öÄŸretmen ve talebelerin askerliklerinin tecil edilmesi benimsenmiÅŸtir. Kanunda askerlikleri tecil edilecek okullar ÅŸöyle sıralanmıştır: 

Bilumum (bütün) yüksek okullar, orta dereceli okullar, liseler, Ziraat ve Orman Mektepleri, resmi Dâru’l-Muallimîn (ÖÄŸretmen Okulları), Dâru l-Hilâfeti’l-‘Aliye talebeleri, Eimme (Ä°mam ve Hatip Mektebi), medrese talebeleri tahsilleri sona erinceye kadar tecil olunur...

 

Peki, bütün bunları dönemin Maarif Vekili Hüseyin Vasıf (Çınar) bilmiyor muydu? Elbette biliyordu. O hâlde, neden medrese hoca ve talebelerini “asker kaçağı” olmakla itham etmiÅŸtir? Neden, diÄŸer mektep öÄŸrencilerine de kanunen tanınan askerlikten muafiyet haklarını deÄŸil de sadece medrese müntesiplerine tanınan hakkı öne çıkarmıştır? Neden, muafiyet haklarına raÄŸmen gerektiÄŸi zaman medrese talebesinin de fiilen askere gitmelerini görmezlikten, bilmezlikten gelmiÅŸtir?

​

i.kara.jpg

Prof. Dr.Ä°smail Kara'nın Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak Ä°slam (Dergâh: 2016) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Tevhid-i Tedrisat Yorumu

Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile kurumlar idarî olarak bir çatı altında toplandı ve tektipleÅŸtirildi fakat program, ders, muhteva ve gayelerinin birleÅŸtirilmesi yahut zenginleÅŸtirilmesi, uzlaÅŸtırılması yoluna gidilmedi. Halbuki kanun medreseleri diÄŸer kuramlara baÄŸlı okullar gibi kapatmıyor Maarif Vekâletine devrediyordu. Kanunu Meclis’te destekleyen medrese çıkışlı Rasih Efendinin (Kaplan), birkaç gün sonra bakanlıkça medreselerin kapatılması üzerine “tevhid-i tedrisat ilga-yı tedrisat demek deÄŸildir” ÅŸeklinde verdiÄŸi haklı ve doÄŸru tepki de buna iÅŸaret etmektedir. 

​

Ä°kili yapılar hemen hemen aynı tarihlerden itibaren Ä°slâm ülkelerinin hepsinde olmakla beraber böyle radikal ve tek taraflı çözüm Türkiye dışında hiçbir yerde olmadı. Türkiye aradan bu kadar zaman geçmiÅŸ olmasına raÄŸmen laiklikle, dinî alanla, din eÄŸitimiyle ilgili hemen hiçbir meseleyi kendisini taşıyabilecek düzeyde çözme ve ıslah etme kapasitesini gösteremedi, buna niyetlenmedi. Bu alanda bugün bile (2012 yılından beri baÅŸbakan, sonra cumhurbaÅŸkanı Ä°mam Hatip Okulu mezunu olmasına raÄŸmen) yapılagelmekte olan ÅŸeyler zevahiri kurtarmak, yapıyor gibi olmaktan öteye geçmiÅŸ sayılmaz. Gerçekten de uzun süren Ak Parti iktidarları maddi iyileÅŸtirmeler (bina, araç gereç) ve geliÅŸigüzel öÄŸretmen alımları dışında din eÄŸitimi dahil milli eÄŸitim ve kültür alanlarında, ders programları, muhteva, ders kitapları, dil ve üslup sahalarında kayda deÄŸer bir ÅŸey yapmamış, yapmaya niyetlenmemiÅŸtir. 

​

Yine de meselenin ele alınma mantığını takip etmek, bugün itibariyle ne kadar mesafe kat ettiÄŸimizi ve geride ne Ölçüde ciddi problemlerin, tortuların kaldığını görmek için II. Dünya Savaşı sonrası ÅŸartlarda baÅŸlayan ve ağır aksak da olsa iÅŸleyen din eÄŸitimi ve öÄŸretimindeki yeni süreci takip etmek ve tartışmak mecburiyeti var.

Deniz_Askin.jpg
Deniz AÅŸkın'ın Türkiye'de Åžark Medreseleri ve Seydalar (Nobel: 2018) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Medreselerden Geriye Kalan

Gerek mektep ve medrese mezunlarının mezun olurken doÄŸrudan birbirini yanlışlayan düÅŸünceleri gerekse de Osmanlı’nın içine girmiÅŸ olduÄŸu süreçten kurtulmak için öneriler sunan Batıcılık, Türkçülük ve Ä°slamcılık grupları ciddi ölçüde ülkeyi kutuplaÅŸtırmaktaydı. Bu nedenle modem eÄŸitimden sorumlu Maarif Vekâletine baÄŸlı okullar ile Åžer’iye ve Evkaf Vekaleti’ne baÄŸlı olarak faaliyet gören okullar 3 Mart 1924 yılında çıkarılan Tevdih-i Tedrisat Kanunu ile maarif vekaleti kapsamında toplandı. 

​

Mustafa Kemal bu konu ile ilgili yine ÅŸunları söylemekteydi:

Bu ulusun bireyleri ancak bir çeÅŸit eÄŸitim görebilir. Ä°ki türlü eÄŸitim, bir ülkede iki türlü iman yetiÅŸtirir. Ulusumuzun, yurdumuzun eÄŸitim kurumu tek olmalıdır. Ülkemin bütün evladı, kadın, erkek ve aynı biçiminde oradan çıkmalıdır... EÄŸitim öÄŸretimde bütünleÅŸtirme yapılmadıkça, aynı düÅŸüncede aynı inanıştan bireylerden oluÅŸmuÅŸ bir ulus yapmaya olanak aramak saçma bir uÄŸraÅŸ olmaz mıydı?

​

Süreç içinde daha fazla görünür olan, modernleÅŸmenin bir uzantısı olarak ulus devlet, ‘teklik’ mantığında birleÅŸmek için gerekli bir adım olarak eÄŸitimdeki iki baÅŸlılığı ortadan kaldırmıştır. Dolayısıyla kapatılan medreselerin yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde millî bir bilinç inÅŸası için önemli bir adım olmuÅŸtur. Ancak devletin kontrol gücünü, o zaman için düÅŸündüÄŸümüzde, bütün insanlar ve kurumlar üzerinde göstermesi mümkün deÄŸildi, tam da bu nokta da sormak gerekir ki; medreselerin akıbeti ne oldu? Bütün medreseler sisteme entegre oldu mu? Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kalan bütün vatandaÅŸlar modem eÄŸitim sistemine dâhil edilebildi mi? Bu tür somlara tam anlamıyla evet veya hayır tarzında bir cevap vermek muhakkak ki yetersiz kalacaktır. Çünkü günümüzde faaliyet gösteren medreselerin süreç içinde birtakım iniÅŸ ve çıkışlar göstermiÅŸse de hâlen varlıklarını devam ettirdikleri görülmektedir. Dolayısıyla bu kurumlarda eÄŸitim her ne kadar sekteye uÄŸramış olsa da tam olarak bittiÄŸi söylenemez. Medrese sisteminin var olduÄŸu zamana ve politikalara karşı ayakta kaldığını kanıtlamasının ötesinde, yıllarca yok olduÄŸu vurgulanan bu yapıların temsilcileri bugünlerde, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı ile belli konular müzakere edebilir ve kendisi için tekrardan bir iade-i itibar babında bazı olanakların husule getirilmesini isteyebilmektedir.

Kültür Sayfası

bottom of page